FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG: İSTANBUL ÜZERİNDEKİ BASKI

 

Jeologların İstanbul'da deprem tehlikesine karşı hazırladıkları yeni bilgiler, İran'da onbinlerce insanın öldüğü Bem şehrindeki depremle aynı zamana denk geliyor. Bu bilgiler bir iyi, iki de kötü haberi içeriyor, fakat bugüne kadar yapılan tahminleri değiştiremiyor.

 

BERLİN, 05/02(BYE)--- Tirajı günde 408 bin olan muhafazakar eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung'un 05 Şubat 2004 tarihli sayısında, Rainer Hermann imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan, İstanbul çıkışlı yazının çevirisi şöyledir:

Jeologlar işlerini yaptılar. Sorumluluklarını yerine getirme sırası şimdi politikacılar ve memurlarda, mühendisler ve teknik uzmanlar da sırada bekliyor. Celal Şengör, bütün tereddütleri ortadan kaldırıyor: "İstanbul'da deprem tehlikesinin araştırılmasına ilişkin tüm bilimsel çalışmalar tamamlanmıştır." Şimdi ne yapılması gerektiğinin bilindiğini ve 1509 yılından beri yaşanacak en şiddetli depreme hazırlanmak gerektiğini belirten İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji ve Yer Bilimleri Fakültesi Profesörü Şengör, 1509 yılında bir tsunaminin Osmanlı donanmasını tahrip ettiğini ve bugünkünden çok daha küçük olan şehirde binlerce evi yıktığını söylüyor.

Jeologların İstanbul'da deprem tehlikesine karşı hazırladıkları yeni bilgiler, İran'da onbinlerce insanın öldüğü Bem şehrindeki depremle aynı zamana denk geliyor. Bu bilgiler bir iyi, iki de kötü haberi içeriyor, fakat bugüne kadar yapılan tahminleri değiştiremiyor. Jeologlar, İstanbul önündeki Marmara Denizi'ne paralel 120 kilometrelik bir fay hattının bir defada kırılacağından yola çıkıyorlar. Amerika Bilim Akademisi'nde görevli tek Türk olan Şengör, bu kırılmada güneydeki parçanın dört metreden fazla batıya doğru kayacağını ve 7,6 şiddetinde bir depreme neden olacağını tahmin ediyor. Şengör, doğudan batıya kadar uzanan 120 kilometrelik hattın kırılmasının 90 saniye süreceğini belirtiyor.

Ama Şengör'ün iyi bir haberi var. Beklenen depremin yıkıcı etkisi şehrin bulunduğu kuzeye doğru değil de, muhtemelen güneye doğru, yani Marmara Denizi yönünde olacak. Geçtiğimiz aylarda bilim adamları, uzaydan yapılan milimetrik ölçümlerle (Global Positioning System), güneydeki yatay çatlamanın kuzeydekinden daha güçlü şekillendiğini tespit ettiler. Yani ince çatlak boyunca asimetrik bir deformasyon bulunuyor. Bilim adamları bu bilgilerden, güneydeki kütlenin kuzeydekinden daha yumuşak olduğu sonucunu çıkarıyorlar. Şengör, bu nedenle depremin etkisinin, şehrin içine doğru değil de güneydeki kütleye doğru yayılacağını açıkladı. Çünkü boğazdaki kent İstanbul, granit ve andezitten oluşan, 150 milyon yıllık bir zemin üzerine kurulu.

Bu, tehlike olmadığı anlamına gelmiyor, çünkü Fransız yerbilimci Xavier le Pichon, tehlike tahminlerini yeniden arttırıyor. Böylece, yer kabuğunun en üst katmanının gücü, oluşan gerilme nedeniyle azalıyor. Bu yüzden alt tabaka kaymaya başlıyor. Gerilmeyi, Anadolu tarafındaki kütlenin baskısı oluşturuyor, baskı ise İstanbul üzerine biniyor. Fakat katman inceldikçe, kalan kısım üzerindeki gerilmeler de o kadar büyük oluyor ve "gerilmiş yaylar" da o denli çabuk boşalıyor. Bu nedenle jeologlar, Marmara Denizi'nde çok sayıda küçük depremlerin ölçümünü yapıyorlar.

İkinci kötü haber, 1912 yılında İstanbul'da yaşanan depremle ilgili soru işaretlerine son veriyor. Bu deprem, Gelibolu yarımadası üzerindeki Şarköy'ün batısında gerçekleşmişti. Şengör bugün, bu depremin 1668 yılında Doğu Anadolu'daki 600 kilometrelik bir hatta başlayan deprem silsilesinin sonuncusu olduğuna emin. Buna rağmen, 1939'daki Erzincan depremi felaketiyle başlayan 20'nci yüzyılın deprem dizisi, gerginliklerini İstanbul'un kapılarına daha yeni taşıdı. Böylece baskı İstanbul ve Gelibolu yarımadası üzerine biniyor.

Kuzey Anadolu'daki yatay kaymalar, dünyanın en iyi belgelenebilen ve bu arada en iyi araştırılabilen deprem bölgesi. Jeologlar, beklenen depremin 1766 yılındaki depremin bir benzeri olacağı kanaatine vardılar: Önce Marmara Denizi kıyısındaki binalar yıkılacak, sonra da Marmara'da dokuz metreyi bulan dev dalgalar oluşacak ve en son olarak da kentte yangınlar başlayacak.

Bilim adamlarının bilmedikleri tek şey depremin ne zaman geleceği. Yüzde 70'e varan bir ihtimalle, önümüzdeki 50 yıl içinde olacağı konusunda hemfikirler. Bu nedenle şimdi Mustafa Erdik gibi bilim adamlarına ihtiyaç var. Mustafa Erdik mühendis ve Boğaziçi Üniversitesi'nde profesör, aynı zamanda Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü üyesi. Erdik, jeologların verilerini temel alarak İstanbul için bir deprem haritası hazırladı. Bu harita hangi semtlerin ve binaların özellikle tehlike altında, hangilerinin güvencede olduklarını gösteriyor. Şengör, California'daki ödüllü Caldec Teknoloji Üniversitesi'nde görevli meslektaşı Kerry Sieh ile yaptığı bir görüşmeden memnuniyetle bahsediyor. Sieh, bir defasında Türk meslektaşının çalışmalarından övgü ile bahsetmiş ve bu çalışmaların dünyadaki en ileri seviyede olduğunu söylemiş. Şengör ise üzülerek şöyle cevap vermiş: "Fakat hükümetimiz üçüncü dünya ülkeleri seviyesinde."


 
(Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Web Sayfalarından Alıntıdır)