DEPREMİN NEDENİ KADER!
Yaşanan felaketin ardından ortaya çıkan müteahhitlik
hatalarından tutun da yerleşim düzenindeki çarpıklıklara kadar pek
çok etkene karşın, 17 Ağustos depremini en acı biçimde yaşayan
Kocaeli ve Adapazarı'nda, insanların depremin oluş nedenini
'Tanrının cezalandırmasına' bağladıkları ortaya çıktı.
İstanbul Üniversitesi İksisat Fakültesi ve İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti'nin Kocaeli ve
Adapazarı'nın deprem sonrası ekonomik ve sosyal olarak yaşadığı
sorunları ortaya koymak üzere birlikte gerçekleştirdiği çalışmanın
sonuçları açıklandı. Kocaeli ve Adapazarı'nda 56 çadırkentte kalan
bin 100 kişiye uygulanan anket sonrası elde edilen bilgiler ise
oldukça ilginç sonuçlar ortaya koydu. Buna göre araştırmaya
katılan bin 100 kişinin yüzde 49,1'i depremin nedeni olarak
Tanrının insanları cezalandırmak istemesini gösterdi. İşte
araştırmadan çarpıcı gerçekler;
BÖLGEDEN GÖÇ YOK
Deprem sonrasında nüfusun nasıl davranacağı yeni bir göç kararı
alıp almayacağı konusunda veriler ilginç sonuçlar içeriyor.
Kocaeli ve Sakarya'da anket uygulanan 1.100 hane reisinin
gelecekle ilgili düşünceleri sorulduğunda; yüzde 47,6'sı Devletten
gelecek yardımla tekrar toparlanabileceğini ve göç etmeyi
düşünmediğini belirtirken yüzde 39,3'ü de Devlet yardım etsin veya
etmesin göç etmeme kararında olduğunu ifade etmiştir. Göç edip
etmeme konusunda kararsız olanların oranı sadece yüzde 8,7. Göç
etmeye karar verenlerin oranı ise yüzde 4,1'dir.
Bölge özellikleri ve potansiyel iş ve insan gücü açısından bir
zenginlik arz etmektedir. Göç etmek istemeyenlerin göç etmeme
nedeni depremden sonra ortaya çıkacak inşaat sektöründe yeni iş
imkanlarının açılacağı düşüncesi de olabilir. Bu durum özellikle
kol gücüyle çalışanlar için iyi bir fırsat olarak
değerlendirilebilir. Araştırmanın çadır kentlerde yapıldığı
düşünülürse bireylere çadırda yaşadığı sürece yapılan yiyecek,
kira ve maddi yardımların süreceği düşüncesini de buna
ekleyebiliriz. Zaten ankete katılanların yüzde 5,3'ünün deprem
sonrasında gelirlerinde bir artış olduğunu beyan etmeleri de bu
düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Kesin göç etmek isteyen çok az
sayıda denek ise, daha çok deprem korkusu, işsizlik ve evsizlik
yüzünden göç etmeyi düşündüklerini belirtiyor. Göç etmek isteyen
bu küçük oranın göç sebebi, başka bölge veya şehirlerde
yakınlarının olması, maddi imkanlarının yeterli olması ya da
deprem öncesinde de geldiği bölgeye kesin dönüş için geri dönme
kararını çabuklaştıran bir bahane olabilir.
Daha önce Erzincan depremi için yapılan bir araştırmada göç
oranının daha yüksek olduğu görülüyor. Ancak, 1992 Erzincan
depremi için Mehmet Karataş'ın yaptığı doktora çalışması, bölgeden
göç edenlerin daha sonra tekrar Erzincan'a geri döndüklerini
gösteriyor. Bunun sebebi olarak da zor günlerinde birbirlerine
yardımcı olan ve problemleri paylaşabilecek bir çevrenin
bulunamamasının yarattığı hayal kırıklığı olduğu anlaşılıyor.
DEPREMİN NEDENİ KADER
Türk insanının kaderci yapısının deprem olayını
değerlendirirken de kendini gösterdiği görülmektedir. Kültürün bir
unsuru olarak kabul edilen, dini inançların ve dinden kaynaklanan
davranışların, sosyal hayat üzerinde etkili olduğu bilinmektedir.
Araştırmaya katılan bin 100 kişinin yüzde 49,1'inin görüşüne
göre depremin nedeni Tanrının insanları cezalandırmak istemesidir.
Ancak, yüksek eğitim almış olanların depremin sebebini doğa olayı
olarak görmeleri eğitimle kaderci düşüncelerin değiştiğini
göstermektedir. Eğitim seviyesi arttıkça doğa olayı diyenlerin
oranı artarken, eğitim seviyesi düştükçe Tanrının gazabı
diyenlerin ya da depremi kaderle açıklayanların oranı
yükselmektedir.
DEPREM İDEALLERİ DEĞİŞTİRDİ
Araştırma bulgularına göre bölgede yaşayanların deprem öncesi
idealleri sıralamasında yüzde 35.1 ile iyi konut sahibi olmak
birinci sıradadır. İkinci sırada çocukların geleceği (% 27.9),
üçüncü sırada ise yüksek gelir (% 14.0) deneklerin en önemli
idealleri arasında görülmektedir.
Sağlık ve huzur kavramı deprem öncesinde yüzde 4.1 ile idealler
arasında önemsiz bir yer tutarken, deprem sonrası hayattan
beklenti seçenekleri arasında yüzde 34.4 oranı ile birinci sıraya
yükseliyor. Ev sahibi olmak ise yüzde 29.1 ile ikinci sıraya
düşüyor. Araştırmada bu kapsamda ortaya çıkan en önemli
sonuçlardan biri de görüşülen kişilerin yüzde 13.9'unun hayattan
herhangi bir beklentisinin olmadığını ifade etmesidir.
AİLE BAĞLARI GÜÇLENDİ
Depremden sonra sizi hayata bağlayan en önemli faktörler
nelerdir sorusuna bireylerin verdiği cevaplar arasında aile ve
çocuklar (% 73,7) ön plana çıkmaktadır. Genellikle Türkiye'de aile
bağlarının kuvvetli olması bilinen bir gerçektir. Ancak deprem
felaketinin bu bağları daha da kuvvetlendirdiği anlaşılmaktadır.
HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
Bölge halkının deprem sonrası yaşama ve geleceğe inancını
ölçmek amacıyla, "Bundan sonra hayatınızda nasıl bir değişiklik
olacağını sanıyorsunuz?" diye soruldu. Bu soruya deneklerin yüzde
30.7'si eskisi gibi olmayacak, yüzde 21.2'si geleceği düşünmüyorum
cevabını vermiştir. Araştırmaya katılanların yüzde 23,0'ı yardım
gelirse herşey düzelir ve yüzde 20.6'sı da çalışır düzeltirim
diyerek hayata olan bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Hayatın
hiçbir anlamı kalmadı diyenlerin oranı ise yüzde 4,5 tir. Eğitim
seviyesi düşük olan deneklerde bu oran daha yüksektir. Çalışırsam
düzeltirim diyenlerin oranı da eğitim seviyesi yükseldikçe
artmaktadır. Eğitimin bireye verdiği güven duygusunu arttırdığı
söylenebilir.
DEPREM SİYASİ PARTİ TERCİHİNİ ETKİLEDİ
Araştırmaya katılan deneklerin verdiği ifadelerden yüzde
60.8'inin parti tercihinin değişmediği anlaşılmaktadır.Ancak yüzde
23'ünün parti tercihinin deprem sonrasında değiştiği görülüyor.
Deneklerin yüzde 16.1'i ise kararsız. Buradan da anlaşılacağı gibi
bölgede deprem sonrası yüzde 40'a yakın bir oy potansiyelinin
farklı siyasi partilere yönelebileceğini düşünüyoruz.
YARDIMLAR YETERSİZ
Çadırkentlerde yaşayan kişilerin yüzde 78.2'si yetkili
kuruluşlar tarafından yapılan yardımın yetersiz olduğunu
belirtmişlerdir. Yapılan yardımların yetersiz olduğunu
söyleyenler, yetersizlik sebebini yüzde 85.8 ile devlet, hükümet
ve her ikisine bağlamışlardır. Deprem sonrası yaşanan kargaşa
ortamına devletin kurumlarının ve Hükümet organlarının yetersiz ve
geciken müdahalesi, yardımlarla ilgili ortaya çıkan belirsizlikler
bölge halkı ile devlet arasındaki güven ilişkisini zedelemiştir.
